15 Temmuz 2012 Pazar

BEN MEHDİ DEĞİLİM - İbrahim Kılıç


Oyalama beni yâr,
Vaktim dar.
Menzile varmak için;
Çok acelem Var!
                                                                                           

   Böyle bir başlığı niye attığımı ben de bilmiyorum. Laf ola beri gele…

   Kaç zaman oldu dünya yaratılalı tam olarak bilemiyorum. Gerçi başkalarının da bileceğini sanmıyorum…Her şeyin ilkini söyleyeceğim veya ilk ben söyleyeceğim diye bir iddiam yok.

   Bizden önce yaşamış olanlar elbette bu konuda bizden epey avantajlılar. Yani ‘bakmak’ ve ‘görmek’ arasında nasıl fark varsa bir şeyler söylemek de aynısı.. Söylemek var, söylemek var…

   Ne savrulan bir yaprak misaliyim, ne de her istediğim yere kendi irademle uçabilirim. İkisinin ortası bir yol benimkisi… Zaten her zaman övülen ‘orta yol’ değil midir. Hiç bir zaman ifrat ve tefrite kaçmamak en doğru olandır. Hata yapma ihtimalin daha azdır..

     “Her şeyi ben bilirim!”, “En güzel şeyi ben söylerim!” yanlışların en büyüğüdür.. Her zaman dilime pelesenk ettiğim bir şeydir: “Başkalarının imparatorlukları beni ilgilendirmez, benim sultanlığım yeter bana!”…

     Lise kompozisyonlarında bile “Doğru bildiğin yolda yalnız yürüyeceksin!” i sayfalarca tefsir etmedik mi? Beni bir Albert Einstein görmeyiversinler, Aristo-Eflatun kadar akıllı demeyiversinler, Mehdi (as) kadar müceddit birisi; 3 yaşında hafız, 5 yaşında hendese ilimlerini ikmal etmiş övgüsüne mazhar kılmayıversinler… Ne çıkar?

     Sen kendinin ne olduğunu bildikten sonra gerisi laf-u güzaf….

     Benim de söyleyeceklerim var, benim de yazacaklarım var kendimce… Belki hiçbir zaman birer şaheser mesabesinde olmayacaklar… Olsun varsın: Hepsi bende birer parça olacaklar ya! Bu bile yeter bana…



                                                     İbrahim Kılıç
Devamını Oku...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

AYRILIĞA DAİR HER ŞEY - İbrahim Kılıç



Hayatımızın bir döneminde mutlaka bir şeylerden, bir yerden veya bir kimseden ayrılırız. Ömrümüz ayrılmakla ve ayrı kalmakla geçer.

Daha anamızdan doğduğumuzda bizi 9 ay her şeyden koruyan-kollayan anamızın karnından ayrılırız.

Okula başlarız evimizden ayrılırız, askere gideriz, evleniriz baba ocağından ayrılırız... Sizin anlayacağınız 'ayrılık' bir nevi mukadderattır.

Anadan, babadan, yardan, sıladan, arkadaşlarımızdan; aklınıza her ne geliyorsa habire onlardan ayrılırız.

Hemen herkesin hemfikir olduğu giden çocukluğumuzun bir daha asla geri dönmeyeceğidir. En mutlu yıllarımızdır çocukluk yılları... En değerli arkadaşlıkları çocukluğumuzda ediniriz. Çok severiz onları, hiç ayrılmayacağız sanırız onlardan. O kadar ki canımızı bile vermeye razıyızdır onlar için. 



Onlar için kavga eder, onlar için küçük yalanlarımızı söyleriz. Az önce de söylediğim gibi bu yılların hiç bitmeyeceğini, ömür boyu süreceğini sanırız.

Heyhat, bu yanılgıyı anlamamız çok sürmez. Farkında olmadan hayat gailesi bizleri apansızın ayırıverir. Geçim telaşı pek çok şeyi olduğu gibi çocukluk ve okul arkadaşlarımızı da unutturuverir. Birazcık geriye dönüp bakarsınız ki, hiç ayrılmayacağınızı sandığınız can-ciğer arkadaşlarınızla yıllardır görüşmüyorsunuzdur. Aklınızda sadece mutlu anlar kalmıştır...


Evleniriz; baba ocağından ve anamızın kucağından ayrılırız... Çoluk çocuğa karışırız, yepyeni hayat standartlarımız olur.

Hayat herkes için aynı güzelliklerle dolu değildir.Bin bir umutla aynı yastığa başkoyduğumuz hayat arkadaşımızla ortaklığımız bu dünyada kesintiye uğrar. Çekilmez bir hal alır:En nihayetinde  eşimizden ayrılırız...
Ayrılık hikayelerimiz bu şekilde sürer gider.  Ayrılıktaki son nokta bu dünyadandır: Bu dünyadan ayrıldık mı artık o bitmeyecek sandığımız hengame sona eriverir.



                                                                                                     İbrahim KILIÇ

Devamını Oku...

7 Temmuz 2012 Cumartesi

ÇOK ACELEM VAR - İbrahim Kılıç



            Oyalama beni yâr,

               Vaktim dar.

      Menzile varmak için;
  
      Çok acelem Var!


          ibrahim kılıç
         haziran - 2012

Devamını Oku...